28 Şubat 2009 Cumartesi

Obama tribünde

ABD Başkanı Barack Obama Chicago'dan başkan seçilmişti. Kendisi de Chicago Bulls taraftarı olan Obama 28 Şubat gecesi oynanan Washington Wizards - Chicago Bulls maçına gitti. Bir ABD başkanının NBA maçına gittiği görülmediği gibi, kalabalığa karıştığı bile nadirdir.

Gençken guard olarak basketbol oynayan Obama'nın ikamet ettiği şehire gelen, taraftarı olduğu takımın maçına gitmesi popülist bir hareketten uzak gibi görünüyor.Aslında bu bana Konya'da oturduğumuz veya İzmir'de oturduğumuz zamanlarda Beşiktaş'ın Konya ile, Altay-Göztepe-Karşıyaka ile maç yapmasını dört gözle beklediğim zamanları hatırlatıyor.

Biz Demiştik Demek...

Hani her gazete sezon başında,ortasında,iyi,kötü giden maçlar sonrasında; kısacası her maçın ardından bir sürü oyuncu getirir takımlara.Bir o kadar da gönderir.Yeni sezonda da takımlardan birisi olaki bu oyunculardan birisini alırsa adı biz demiştik oluyor.Söylenen yüzlerce isim içinden bir tanesi tutmuş,bunu da övünerek söylüyorlar.
Bense geçen hafta Serdar Özkan'ın mevkisinde İbrahim Toraman'ın Serdar'dan daha başarılı olacağını söyledim.Bu hafta Toraman maçın ilk 15 dk sı hariç stoperde oynadı.Maçta bir pozisyonda sağ açıktaydı.O pozisyonda da güzel bir çalım, güzel bir orta ile Tello'ya golü attırdı.Bu laftan hiç hoşlanmıyorum ama biz demiştik...
Kaleciliğini beğendiğim,daha alması gereken çok yol olduğuna inandığım Hakan Arıkan maçın kahramanı olacak kurtarışlar yaptı.Yalnız 8-0'lık Liverpool ve Metalist Kharkiv hezimetinden sonra taraftar onu kolay kolay affedeceğe benzemiyor.Taraftar maç içinde bile oyuncunun dikkatini dağıtacak,moralini bozacak hareketler yapıyor.Hakan o kadar tahriğe kapılıyor ki maç içinde taraftarla atışıyor.Maçtan sonra galibiyete sevinemiyor.Umarım taraftar ile Hakan arasındaki buzlar kısa sürede erir.Çünkü Hakan Beşiktaş'ta uzun süre kaleyi koruyabilecek kapasiteye sahip.
Maçta Beşiktaş'ın ikinci golünü atan isim bence Bobo idi.Gökhan Zan topa vurduktan sonra top kaleye yöneliyor, kaleye girmeden Bobo dokunuyor topa.Hani bir laf vardır:"Bi insanın umudunu kırma,belki tek sahip olduğu şey odur." diye.Bizimkisi de o hesap.40 yılda bir gol atmış gibi sevinsin,gölge düşürmeyelim bu sevincine...

24 Şubat 2009 Salı

21 Şubat 2009 Cumartesi

TEK ÖN LİBERO-ÇİFT FORVET


Beşiktaş bu dönemlerde olmazsa olmaz maçları oynuyor. Kaybedilecek her puan, Beşiktaş'ı yarış dışında bırakacak burası kesin. Bu takımın yıllardır kazanması gereken final maçlarını kazanamama sıkıntısı var. Antep deplasmanı da zordu, 3-0 lık bir galibiyet ve ikinci yarıda gelen Sonuç kimseyi kandırmamalı ve ilk yarıda oynanan futbol iyice analiz edilmeli detaylıca sorgulanmalıdır.
Mustafa Denizli'nin sahaya çıkarttığı kadroya baktığımızda dörtlü defansın önünde Ernst ve Cisse var. Sağda Serdar Özkan, solda Tello oynuyor.Onların önünde Nobre ve Bobo'yla çifli bir forvet. Oyun sistemi, teknik taktik, rakibe göre kadro, benim bileceğim anlayacağım işler değil. Ama bildiğim bir şey varsa o da şudur. Beşiktaş Avrupa'nın devleriyle maç yapmıyorsa bu ligde sahaya kendi oyun stratejisini, kimliğini sahaya yansıtacağını baz alan bir kadro yapısıyla sahaya çıkar. Gerisi işin teferruatdır. Yenersin ya da yenilirsin ama bizim bildiğimiz doğru budur. Çiftli bir orta saha göbeği ki; bunlar Cisse ve Ernst 'se bu ikiliden biri fazladır bu ligde ve Beşiktaş'ta. Bu anlayış oyunu rölantiye almaktır, korkak bir oyun kimliğidir.
İkinci yarı ilk gol atıldıktan sonra rahatlayan golleri peşi sıra gelen Beşiktaş'ın ilk yarı maçın berabere gittiği dönemlerdeki futbolcu ve teknik adam gerginliği de sorgulanmalıdır ayrıca. Beşiktaş'ın sorunu maç berabere iken atılacak ilk gol, o gol atıldıktan sonra gerisi geliyorsa bu takımın özgüven ve bir kimlik bunalımı sorunu vardır. İlk yarı ve ikinci yarıdaki 3 gol atılması dönemi dahil kadrolar aynı, peki o zaman ilk yarıdaki etkisiz ve sevimsiz futbolun sebebi neyle açıklanabilir ki ?
Açık ve net :Evet bu takım tek ön libero, çift forvet oynamalı. Ama biz bunu düşünürken, Ernst'e güvenimiz bir etkendir.tamam. Ernst ve Cisse'nin oyuncu profilleri, karekterleri ve bu ikisin yan yana oynaması halinde verimsiz bir orta sahaya dönüşmeleri de etkendir. Topu ileriye taşıyamayan,oyun kuramayan, top tutamayan, futbolun hücum kısmını pekte beceremeyen defansif orta saha ikilisinden biri kenarda kalmalıdır. Bu konudaki en belirgin sebebimiz ise şudur. Madem çitlli ön libero ve tek santrafor oynatıyorsun ve oynatacağın Ernst ve Cisse gibi futbolcularsa, o zaman bakılması gereken orta saha iki kenar adamın ve forvetin gerisinde oynatacağın oyuncuların (Delgado-Yusuf) oyuna kattığı verimlilik, ya da bu sistemdeki yerlerinin durumlarıdır. Gerek Delgado gerekse de Yusuf'un yada iki kenar adamın Tello ve Özkan gibi futbolcuların oyuna skor olarak katkıları nedir ki? Bu güne kadar ne yaptılar ki bundan sonra daha fazlasını beklemek gibi bir yanılgıya düşelim.Hepsinin bir sezon boyu atıkları gol sayısı 10 gol mü olur? ya da daha az mı? Fenerbahçeli Alex'in örnek 4 sezonda attığı gol sayısı Cisse,Ernst,Serdar Özkan,Delgado,Yusuf ve Tello'nun futbol hayatları boyunca attıkları gol ile karşılaştırılsa ortaya nasıl bir tablo çıkar dersiniz.?
Yukarıda dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştığımız nedenlerden dolayı Beşiktaş maçlarına tek ön libero ki;bizim tercihimiz Ernst'tir. Ve çift forvetle başlamak zorunda. Bu sistemde Delgado ve Yusuf gibilerinin (kısmi olarak ta Holosko ) yer bulması zor diyorsanız sizlere katılırız. Bobo ve Nobre'yi birlikte oynatacaksanız eğer, orta saha zaafiyetini ortadan kaldırmanın tek yolu onların gerisine koyacağınız bir Uğur İnceman olabilir örneğin. Uğur bu takımın oyun karekteri olarak hücum-savunma kurgusunu dengeleyebilecek tek orta saha futbolcusudur.(Veron ya da Riquelme bizde olmadığına göre)
Herkesin eğrisi, doğrusu, futbol bilgisi kendine...Çünkü bu oyunun karekterinde 'sana göre',' bana göre' durumu çoktur. Bizim de bu yıl için ideal kadro seçimimiz olan doğrumuz şudur : 4-1-3-2
Rüştü
- Toraman, Sivok, Zapo, Ekrem
Ernst
Uğur
Holosko Tello
Nobre- Bobo

20 Şubat 2009 Cuma

DEPLASMAN FATİHİ MUSTAFA DENİZLİ'Lİ BEŞİKTAŞ!!!


Ertuğrul Sağlam'ın bıktıran ve abartı derece katı savunmasından sonra, Mustafa Denizli'nin bezdiren ve aşırı derecede düzensiz saldırı taktiğiyle Beşiktaş belini doğrultamadı bu sezon...İki teknik direktörün birbirinden tam zıt oyun görüşleri de oyuncuları bir hayli olumsuz etkilemiş görünüyor.
Ertuğrul Sağlam oyunu her şeyden önce sağlama alıyordu.Defans ön planda, hücum ikinci planda tutulmaktaydı.Bu taktikle Beşiktaş büyük maçlar (Şampiyonlar Ligi,UEFA elemesi,derbiler) hariç, diğer maçlarda başarı sağlıyordu.Takımın en önemli özelliği ise kondisyonu ve disipliniydi.Bu arada korkak olmasıyla eleştirdiğimiz Ertuğrul Sağlam'ın Holosko'nun geldiği ilk sezon(geçen sezonun devre arasından sonra) uzun bir süre 3lü forvetle sahaya çıktığını da unutmadım...
Gel gelelim hücum özelliğine ağırlık vermesiyle tanınan Mustafa Denizli'nin taktiğine...Ertuğrul Sağlam ile kondisyonu zirve yapan takımın oyuncularında mental açıdan bir eser kalmamış.Devre arası takıma ekstra hiçbir yükleme yapılmaması da bu günlere geleceğimizin habercisiydi.Serdar Özkan,Cisse,Delgado,Tello,Holosko gibi oyuncuların kondisyonlarının azaldığını gözlemlemek için futboldan çok anlamaya gerek yok.Kondisyonu azalan futbolcular da rakip oyuncularla daha çok münakaşaya giriyor, mental eksikliklerini faullerle kapatınca da kartlar artıyor.Denizli ligde, takımın başına geldiği ilk hafta Gençlerbirliği deplasmanında kazandıktan sonra ilk kez Gaziantep deplasmanında maç kazanmış oldu.Ben de Mustafa Denizli önderliğindeki Beşiktaş'ın bu üstün!!! başarısından dolayı onlara deplasman fatihi adını takmayı uygun gördüm...Darısı nice deplasman başarılarına...
NOT: Son 2 maçtır çok iyi oynayan İbrahim Üzülmez'e değinmeden yazımı noktalamak olmazdı .Özellikle Trabzonspor maçında döktürmüştü...
Bu maçta da sağ bek oynayan İbrahim Toraman müthişti.Nobre'ye asist yapmadan önceki pozisyonda 3 oyuncuyu geçerken sahada Ronaldinho var sandım...Ekrem Dağ da takıma katılınca, gönlümün kaptanı İbrahim Toraman, 2 sezondur boş boş yatan Serdar Özkan'dan formayı kapar mı kapar...

18 Şubat 2009 Çarşamba

Tek kare

Sasürsüz futbol

16 Şubat 2009 Pazartesi

O OYNADIKÇA,İZLEYESİM GELİYOR...


Hafta sonu Beşiktaş-Trabzonspor ve İnter-Milan derbisi vardı.Beşiktaş maçını izledim.Beşiktaş'ı Denizli geldikten sonra 2. kez bu kadar etkili ve iyi oynarken görüyorum.(İlk geldiği hafta Gençlerbirliği karşısında da takım iyiydi).Beşiktaş ilk yarıda defansif bir kadroyla sahaya çıktı.Ernst,Cisse 2 ön libero,Sivok Gökhan stoperde, nobre tek forvet,arkasında gol atmayan ve attıramayan bir Yusuf...Serdar Özkan'ı saymıyorum bile.Tello orta yapacak Nobre vuracak da namne namne...Egemen ve Song arasında kalan bir Nobre ile bu iş olmazdı ki olmadı da...İkinci yarı Delgado ve Bobo ile birlikte iyice ofans düşünen Beşiktaş maçı tek kale tamamladı ancak tek gol bulabildi.
Maçın sorusu şu: Trabzonspor deplasmanda 3 forvetle (Umut,Gökhan,Yattara) çıkıyor da Mustafa Denizli neyden korkuyor?Gördük ki Mustafa Denizli rakipten korkmak yerine rakibin kendisinden korkmasını sağlasaydı durum farklı olurdu...
Gelelim haftanın ikinci derbisine...İnter, Milan'ı 2-1 mağlup etti.Maç en az 4-4,5-5 bitebilecek bir maçtı.İnter kalecisi takımın galibiyetinde önemli pay sahibiydi.İnzaghi ve Pato'nun net gollerini çıkardı.Aynı şekilde Abbiati de İnter'den Adriano ve İbrahimovic'in çok sayıda pozisyonuna geçit vermedi.
Ben Milan'ı hayranı olduğum ve hala dünyanın en iyisi olarak gördüğüm Ronaldinho'yu izlemek adına takip ediyorum(Etmeye çalışıyorum desem daha doğru olur).Barça'ya geldiği ilk günler kadar etkili olamasa da yavaş yavaş kendine geliyor.Kaka'nın da yokluğunda ipleri iyice eline almış durumda.Maçta araya attığı müthiş paslarla takım arkadaşlarını pozisyona soktu, ki bunlardan birisinde Jankulovski Pato'ya çıkardı ve Milan tek golünü buldu.Umarım milli takımda da iyi oynamaya başlayan Ronaldinho eski formuna daha çabuk kavuşur da Brezilya'da yıkılan heykelini yeniden dikerler ve gözlerimizin pasını silmeye devam eder...

FUTBOL İYİ SONUÇ KÖTÜ...


Beşiktaş şampiyonluk yolunda olmak ya da olmamak maçında Trabzon'la berabere kaldı. 1-1. Son yılların en iyi Beşiktaş'ını seyrettik desek abartmış olmayız. Ama gelin görün ki korkak Mustafa Hoca çift ön liberolu Ernst- Cisse ve tek santrafor Nobre'yle maça başladı. Koca bir ilk yarı da boşa gitti. İkinci yarı Bobo ve Delgado'nun sahaya sürülmesiyle daha cesur ve atak oynayan bir Beşiktaş izledik...

Mustafa Denizli sahaya yine değişik bir kadroyla çıktı. İdeal on bir denilen kavram Mustafa Hoca'nın kabul edebildiği bir gerçek değil. Her maçta yeni ve değişik bir kadronun sahaya sürülmesinin mantığı ne olabilir ki ? : İnceleyelim.
1) Hoca bütün futbolcularla iyi geçinmek ve onlara sevimli görünmek gibi mantık içinde olabilir.
2) Hocanın elindeki kadro o kadar iyidir ki hoca hiçbirinden vazgeçemez. Bir hafta O, bir hafta bu idare ediyordur.
3) Hoca kendi büyüklüğünü kavrayamayan küçücük düşünceler içerisindedir ki bunu da "Rakibe göre sistem-kadro oluşturmak " gibi genel ifadelerle açıklar

Bizce tamamı genel anlamda yanlış düşünce ve davranışlardır bunlar. Öncelikle her Takımın ideal bir 11'i olmalıdır. Sakatlıklar, kupa maçları, formsuzluklar dışında bu kadroda istikrar tabii kadroya inanıyorsan başarıyı getirir. Rakibe göre kadro ve sistem zırvalığına gelirsek. Bu düşünce'nin tamamı doğru ya da tamamı yanlış değildir. Elbette Konyaspor, Kocaeli ya da Barcelona, Milan'la ya da Arsenal'le oynarken farklı sistem ve taktik uygulayacaksın. Ama sen Beşiktaş'san, eğer, sen kendine '' Ben büyük kulübüm'' diyorsan Türkiye liginde oynayacağın maçlarda rakibe göre sistem,taktik ve kadroda oynama yapıyorsan ya sen denildiği kadar büyük kulüp değilsindir; ki Beşiktaş büyük kulüptür. Ya da bu işin hesabına kitabına girip, olaya tamamen duygusal bakıp! küçük bir hoca mantığını sahaya sürüyorsundur.

Beşiktaş büyüktür Mustafa Hoca sen kendi kafanı düzelt, korkma, cesur ol. Korkmamayı, takımına hücum oynatmayı kompleksi kafalara ve bu ülke futboluna sokan, rakip kim olursa olsun % 51 diyen sendin. Şimdi ne oldu ? Ne değişti de bu kadar korkak ve pasif bir kadroyla mücadele ediyorsun. Sanıyorum Denizli'de bitti, denizde... Sadece birileri sezon sonu kral çıplak diyecek hepsi bu...

Trabzon teknik adamı Ersun Yanal bu sezon oynadığı hemen hemen bütün maçlarda Yattara, Umut Bulut ve Gökhan Ünal'ı içeride- dışarıda cesurca yan yana oynattı ve lider. Peki Mustafa hoca ne yapıyor ? Defansını sağlam tutmak adına Cisse-Ernest ya da türevlerini yan yana oynatarak Nobre'yi ileride tek ve yalnız bırakıp, Bobo gibi bu takımda ölüsü oynayacak adamı kenarda bekletiyorsun. Peki sahaya sürdüğün kadro doğru ve işlevselse, yenik duruma düştüğün anda ya da takım mağlupken Bobo'yu sahaya sürmen nasıl açıklanabilir ki. Bu takımın direkt on birinde Bobo'da,Nobre'de ve formsuz değilse Holosko'da oynamalı hoca. Bu üçlüyü yan yana oynatma becerisini göstermelisin...Onların defansif, zayıf yanlarını tolere edecek bir kadroyu oluşturmak da bizim değil senin görevin. Çünkü Büyük Hoca olan sensin...

Bu takım senin son şansın Mustafa hoca. Bu saatten sonra dışarıda da içeride sana talep olmaz. Bundan sonra senin futbol kariyerinin en tepesindeki takımın adıdır Beşiktaş ve kıymetini bil. Ya şampiyon yaparsın Büyük Mustafa'nın Büyük Beşiktaş'ı olarak anılırsın... Ya da küçük suların küçük balığı olarak kalırsın
Ama görülen bir gerçek var ki bu ülke baştan aşağıya korkaklar ülkesi.

Tek kare

Maradona good, Pele better, George Best...

15 Şubat 2009 Pazar

Tek kare

Heyecanın da ötesinde

Yıldırım Demirören'e Gidiş Bileti...



Yıldırım Demirören, Fulya Süleymen Seba kompleksini açarak Beşiktaş'a daimi bir gelir kaynağı yarattı.Şu anki bedeli 300 milyon $ civarında olan bu kompleks kulübe yılda sadece 15 milyon $ bırakacak.Acaba bu proje diğer kulüplerin elinde olsaydı, yılda ne kadar gelir elde ederlerdi merak ediyorum doğrusu.Çünkü kompleks yapım aşamasındayken değeri 60 Milyon$ civarındaydı ve inşaat tamamlanmadan ihaleler yapıldı.Yani bu kompleks 5 yıl sonra açılsaydı da Beşiktaş yine aynı geliri elde edecekti...
Yıllardır Beşiktaş bu 15 Milyon $ dan yoksun.Bu kompleksle birlikte gelecek para kulübe ekstra katkı olacak.Önerim şudur ki: Varsın Beşiktaş 5 yıl daha bu paraya dokunmasın.Yıldırım Demirören de kendisi yüzünden oluşup, kendisi yüzünden kapanan borçlarını alsın ve çeksin gitsin.Hem de fazlasıyla alsın ki bidaha Beşiktaş'ın başına musallat olmasın...

Fulya Süleyman Seba tesisleri sonunda açıldı


Yaklaşık 50 yıldır yapımı devam eden Fulya Tesisleri'ni büyük kodaman kalabalığın eşliğinde Süleyman Seba, Yıldırım Demirören tarafında açıldı. Serdar Bilgili açılışa katılmadı. Ancak cumhurbaşkanından, Adnan Polat'a herkes ordaydı.

Gitmesini 4 gözle beklediğimiz sevgili başkanımız Yıldırım Demirören ilk elle tutulur işini yaptı. İşte bu yüzden sevinsek mi üzülsek mi bilemiyorum. Bu başkanla uzun süre devam etmemiz takım için büyük yıkım olacak çünkü.

Fulya Tesisleri'nden yıllık 15 milyon $ civarında gelir gelecekmiş. Zekice harcayamadıktan sonra 100 milyon $'ın bir şey yapamayacağını da biliyoruz.

Tek kare

Futbol her yerde

14 Şubat 2009 Cumartesi

BEŞİKTAŞ İÇİN SIRAT KÖPRÜSÜ...


Beşiktaş-Trabzon maçının sonucu ne olursa olsun müthiş bir maç olacak gibi. Tempo olacak, kıran kırana mücadele olacak, taktik mücadelenin öne çıktığı, bol göllü bir maç olacak gibi. En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Bu mücadelenin galibi olmaz diyoruz. Denge bozulursa da bu Trabzon lehine olur. İki takımı da tartıya vuralım :


Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli,bir hafta önceye göre bu maçta da kadroda değişiklik yapabilir. Antalya maçında iyi bir mücadele sergileyen kadroyu bozmuş, Konya 'da beraberliği zor kurtarmıştık.Bakalım Mustafa Hoca'nın ideal bir kadro oluşturamaması Beşiktaş'ın başını çok ağrıtacağa benziyor. Her önemli maç öncesi değişik bir kadro oluşturmak ne kadar doğrudur ki ?Mustafa hoca bakalım Trabzon maçı öncesi şapkadan (tabii şapkada tavşan kaldıysa eğer) hangi tavşanı çıkaracak.?

İki takımın kalecisinde de sorun yok. Rüştü ve Sylva iyi kaleciler. Trabzon defansı :Tayfun, Song,Egemen ve Cale' ile daha bir oturmuş.Özellikle Song-Egemen bu takın temel taşı ve müthiş uyumlular. Beşiktaş defansında ise henüz kimin oynayacağını kestiremiyoruz. Kurtuluş mu ? Toraman mı? Bizim tercihimiz Toraman'dan yana. Göbekte Zapo'nun partneri Gökhan Zan olacaksa yandık. Kendini bu kutsal formadan üstün gören bu milli !!! buzdan adamın yarardan çok zararı var takıma. Saçmalıklarını bu maçta da bekliyoruz. Bu bölgede tercihimiz Sivok'tan yana. Bu yılın en iyi transferi olduğuna inandığımız, takımın jokeri, değişik mevkilerin iyi adamı, gelecek yıllarda takım kaptanımız olacağına inandığım sol bek Ekrem sakat. Yerine mecburen Deli İbo'yu koyacağız.... Yattara'nın karşısında maçtan önce baş dönmesi ilacı alsa iyi olacak gibi... O İbo ki; anlatılmaz sadece yaşanılır...diyelim.

Trabzon orta sahasında, defansın önünde Hüseyin onun önünde Selçuk var.Sol kanatları Colman,sağ kanatları Yattara'dan soruluyor. Beşiktaş bu bölgede Ernst, Tello, Serdar(Erkan)Sivok(Cisse) Yusuf''la kapatacak. Doğrusu o kadar esnek ve oynak bir teknik adamımız ve kadromuz var ki takımın orta sahasını bir çırpıda kuramıyoruz bile. Bizi bu hale getirenler utansın diyoruz. Mustafa Hocayı bilmeyiz ama bizim için doğru olan orta saha kadrosu şu şekilde oluşmalı : Ernst önünde Uğur, solda Tello ve sağda Erkan(Holosko sakat)...

Kısaca Beşiktaş'ın orta sahası daha doğrusu Mustafa Denizli'nin bu bölge için çıkartacağı kadro bizce maçın sonucuna direk etki edecek...
Trabzonun gol ayakları Gökhan Ünal ve Umut...Umut bu maçta taktik gereği orta sahaya yani biraz daha Selçuk'a yakın aynayacak gibi. Ve Beşiktaş'ın ilerdeki gol umudu Nobre. Beşiktaş duran toplardan ya da Tello'nun kişisel becerileriyle gol bulur bulur. Yoksa Bu Nobre'ye Song ve Egemen'in arasında allah yardım etsin. Bizim bu bölge için son ve kesin tercihimiz kesinlikle Nobre-Bobo ikilisidir.

Son söz : Bu maç bu ülkede hangi teknik adamın Denizli'nin mi ? Yanal'ın mı ? daha fazla cesaret sahibi olduğunu gösterecek. Hangisi daha fazla isterse o sahadan galip ayrılacak.Biraz Cesaret Mustafa Hoca Biraz Cesaret. Yüklen Yıkılacaklar... Yeterki korkma, doğru kadro çıkart...

Tek kare

Kekimiz bile toptan

Tek kare

Futbol sadece futbol değildir...

10 Şubat 2009 Salı

DENİZLİ'NİN SİSTEMSİZ BEŞİKTAŞ'I...

Beşiktaş'ı özellikle son yıllarda çok defa kötü oynarken gördüm ama hiç bu kadar bir şey oynamadan oynuyor gözüktüğü bir maç hatırlamıyorum. Tamam bu takımın başta yönetim, teknik adam, futbolcu ve saha dışı bir dolu sorunu var. Peki Ertuğrul'u gönderip ilaç niyetine sarılan Mustafa Denizli'nin hali nedir öyle ?
Takım bir hafta önce Antalya karşısında orta sahasını Ernst-Uğur İnceman'la oluşturmuştu. Denizli'nin bir hafta sonra Ernst-Sivok ikilisiyle maça başlaması pek açıklanabilir bir şey gibi gelmiyor bize. Bir haftada değişen ne olabilir ki. Bu olsa olsa klasik bir Mustafa Denizli hastalığı. Sistemsiz, ideal on biri olmayan, fiziki yetersizlik... Dışarıdan saha içini yorumlarken % 51 diyen, hücum futbolunu ağzına pelesenk yapan, kahramanca atıp tutarken mangalda kül bırakmayan Denizli artı korkuyor...Konyaspor maçında sahaya çıkarttığı kadro, saha içi yerleşimi, yenemiyorsan yenilmeyeceksin denen korkak futbol anlayışı ile sistemsizliği, taktiksizliği bunun açık bir kanıtı.Konya'ya karşı böyle oynuyorsan, Barca'ya karşı nasıl oynarsın acaba ?
Günümüz futbolu orta sahanın önemi üzerine şekilleniyor artık. Bizce de orta saha geçmişe nazaran çok daha önemli bir konumda.Ne olduğunu anlayamadığım tek ön libero-çift ön libero geyiğine girmeye gerek yok.Beşiktaş'ın sahaya çıkartacağı 11'i tahtaya yazarken mevcut kadroda bulunan bizce tek orta saha futbolcun olan Uğur bu formayı giymeli. Kötüde olsa iyide olsa giymeli.Çünkü Uğur hem defansif anlamda hem de ofansif anlamda dengesi olan tek futbolcun. Uğur'un savunma yönü belki Cisse, Sivok ya da Ernst gibi daha bir belirgin değildir. Ama hucum yönü de bu üçlüden iyidir.Beşiktaş'ın koca bir ilk yarı boyunca rakip defansın hatasından Yusuf'un dışarı giden bir şutu var sadece. İkinci yarıda Gökhan Zan'ın uzun pasında Bobo'nun ağır kalarak hafif çaprazdan kaleciyle karşı karşıya kaldığı ve dışarı giden bir şut ki; maçın en önemli pozisyonu... Maç boyunca kanatlara inemiyorsun, tek bir olgun atak gerçekleştiremiyorsun, rakibi göbekten delemiyorsun, şut çekmeyi hiç düşünmüyorsun, ileride çoğalamayıp Bobo'ya destek veremiyorsun... Peki bu takım golü nasıl bulur ya da karamboller hariç gol bulabilir mi? ? soru bizden cevap Denizli'den... Bu ilk yazımda; Mustafa Denizli'nin Beşiktaş'ının sahaya çıkartacağı şu kadronun sonuna kadar şampiyonluğu zorlayabileceğine inanıyorum.Geçmiş tekrarlanırsa ve böyle giderse zaten şampiyon olunamayacak gibi... Olursa olur, olmazsa da oyunun güzelliğine katkı yapan,kendisine yaraşır, sahada savaşan bir kara kartal görürüz en azından.
Hakan- Toraman, Sivok, Zapo, Ekrem- Ernest- Holosko,Uğur,Tello- Bobo,Nobre

Giray Bulak'ın Cürmü...


Konyaspor teknik direktörü Giray Bulak,Beşiktaş maçı sonrasındaki demecinde "Büyük takımlar gibi oynadık.Rakibe pozisyon vermedik..." dedi. İkinci cümleyi geçelim.Peki ya ilk cümlesi...Giray Bulak'ın antrenörlükte gittiği gideceği son noktayı kısaca cürmünü ve çapını belli ediyor.Giray Bulak'ın büyük takım olmaktan anladığı şey rakip takıma pozisyon vermemekmiş. Kendisine bir şeyi hatırlatmak lazım. Büyük takım olmak istiyorsanız rakip takımı katı bir defansla durdurmanız yetmez.Katı bir defansla kapanmış bir takımı da aynı beceriyle açabilmeniz gerekir. Ertuğrul Sağlam'ı da anmadan geçmeyelim.Onun meşhur deyimiyle 'oyunun iki yönünü de oynamanız gerekir'.Bu mantaliteli teknik direktörlerimiz olduğu sürece de anadolu takımları diye tabir edilen takımlardan lige bir katkı gelmez.Yalnızca oyunu ve oyuncuları soğutmayı başarabilirler...Bu da onlara ender durumlar hariç bir puan olarak geri döner.Ki bu da onlara yeter de artar bile...

8 Şubat 2009 Pazar

Dakika 76:Hakan Arıkan'ın İlk Degajı


Beşiktaş; Gs'nin berabere Fb'nin de mağlup olduğu bir haftada,Trabzonspor derbisine daha moralli girme şansını Konya'da elinin tersiyle itti.Maç öyle kısır bir maçtı ki Beşiktaş kalecisi Hakan Arıkan topu ilk eline aldığında dakika 76 idi.İlk degajını bu dakikada yaptı.Yani Konyaspor oyunun hücum yönünden çok defans yönünü becerebiliyor ve bunu da başarıyla yapıyordu.Beşiktaş'lı oyunculara top göstermediler,yüzlerini kaleye dönemeyen oyuncular da etkisiz kaldı.Hücumda pozisyon üretmekte zorlanan, uzaktan şutlar,duran toplar ve çoğu zaman da kişisel becerilerle gol bulan Beşiktaş'ın da işi hayli zorlaştı.Nitekim maçta bulduğu ilk ve son pozisyon da ikinci yarıdaydı.Gökhan Zan'ın şaşırtıcı şekilde isabetli giden uzun pasından sonra Bobo kaleciyle karşı karşıya kaldı ama o kadar ağırdı ki rakip defans araya girdi ve pozisyon korner oldu.
Kollektif oynayan ve Yattara,Alanzinho,İsaac,Gökhan Ünal gibi kişisel becerileri yüksek olan oyuncuları da barındıran Trabzonspor karşısında Beşiktaş'ın işi çok zor.Ya erken gol bulacak, ya da Trabzonspor çok kötü bir oyun oynayacak...Umarım yukarıdaki sebeplerden birisi olur da Beşiktaş şampiyonluk potasında kalabilir.Yoksa işimiz zor...

Hücumu unutan takım



Maçı kazanamama sebebimiz:

Takımın fizik yapısının oldukça kötü olması. Konyasporlular sahada sanki 15 kişi gibiydi. Her iki mücadelede onlar galip geldi. Bireysel olarak herkes gerekeni yapsa da sonuç beklenen gibi olmadı. Beşiktaş'ta işler yolunda gitmiyor.

Denizli karşısında rakip oyuncu kendi kalesine gol attığından dolayı galip gelirken, ilk Antalyaspor maçında rakibin çok erken penaltı yapmasından kaynaklanan rahatlama söz konusuydu. İkinci Antalyaspor maçında ise Tello'nun uzaktan muhteşem golü sayesinde kazandık.

Eee, gün oluyor hatalar yapılmıyor, uzaktan vuracak bir yiğit ortaya çıkmıyor.

Maçı kaybetmeme sebebimiz:
Defans hattında hiç bir oyuncunun hata yapmamasının yanı sıra, Konyaspor'un kazanmaktan çok, oyunu kitlemekle uğraşması çok önemli rol oynadı. Üstelik rakibin topu topu 2 kişiden oluşan hücum hattını 4 defans+2 ön libero ile 6 kişi bekleyince gol yememiz zorlaştı. Tıpkı atmamızın zorlaştığı gibi.

Göze çarpanlar:
-Gökhan Zan'ın defansta hatasız oynamasının yanı sıra, ileri attığı topların şaşırtıcı biçimde yerini bulması.
- Hakan Arıkan'ın eline topun 3 defa değmesi.