5 Nisan 2009 Pazar

Dışarıda deli dalgalar, içerde futbol oyunu var


Beşiktaş taraftarları takıma destek vermek için düzenlediği meşaleli yürüyüş sırasında emniyet güçleriyle arasında yaşanan olaylar son derece üzücü, üzücü olduğu kadar da düşündürücü. Şiddetin her sorunu çözemediği, en demokratik taleplerin bile bu kafayla çözümlenemeyeceğini görmek gerek oysa. One minute... Dışarıda bunlar olurken Beşiktaşlı futbolcular "Polis teşkilatının 164 yılı kutlu olsun" pankartıyla sahaya çıktı ve tribünlerde bu pankarta tepki olarak "kahrolsun emniyet" tezahüratı yaptı. Şu haklı bu haksız demenin düşman aramanın suçlu yaratmanın kimseye bir faydası yok onun için de sakin olunmalı alt tarafı spor yapıyoruz, takım taraftarıyız, maçlara eğlenmeye gidiyoruz değil mi ? Bende biliyorum ya da en azından tahmin edebiliyorum durumu da... ama yerseniz ... Ya da domuzluğuna anlamamazlıktan geliyorum anlayacağınız.

Neyse biz maça bakalım. Mustafa Denizli her hafta değiştirdiği kadroyu bu defa zorunlu olarak yaptı. Holosko, Tello milli maç ve yol yorgunu oldukları gerekçesiyle kenarda beklerken son Sivas maçında ön libero olan Sivok bu maçta defansa (bizce oynayabildiği en iyi yer orası) çekilmiş. Ondan boşalan yere Cisse geçmiş, Tello'nun yerinde ise Serdar Özkan var.Ve Yusuf bu defa ilk on birde başlıyor maça.Defans oynayan Sivok'da Toraman'da sağlam oynuyorlar. Kayserinin en ucunda oynayan çirkef Cangele'ye deyim yerindeyse nefes aldırmıyorlar.Defansın sağındaki Ekrem sağ kanadı Özellikle Ali Turan'ın atılması sonrası daha bir iştahla kullanıyor. İ.Üzülmez milli maç nedeniyle biraz yorgun, durgun. İspanya'nın forvetleri Torres ve Villa çocuğu perişan etmişler anlaşılan.Devre arasında gelen futbolculara pek sıcak bakılmaz, onların verimsizliğinden,takıma uyum sağlayamamasından dem vurulur ya hep.Bu ezber Ernst'le bozulacak anlaşılan.Bu alman mı çok iyi, Ertuğrul Hoca'mı şanssızdı, Mustafa Hoca mı çok şanslı anlayamadık. Bu takımda Ernst gibi sonuna kadar takımı için savaşan, rakibe nefes aldırmayan, elinde avucunda ne kadar ne varsa sahada bırakan bir kaç futbolcu daha olsa bu takımın sırtı zor yere gelir.Forvette oynayan Nobre her zamanki gibi savaştı,didişti, rakip defansla boğuştu ama oda gol bölgelerinde verimsiz bir futbolcu profilini değiştiremedi. Bobo ise girdiği gol pozisyonlarını gole dönüştürememenin soru işaretlerini bıraktı kafamızda. Ama önemli olan gol pozisyonuna girmektir deyip geçilecek bir dönemden geçmiyoruz.

2 ay sonra Tello'nun yerine şans bulan bizim çocuk Serdar Özkan ise atılan gölün mimarıydı. Yusuf'a yaptığı asist, gelişi güzel atılmış bir top değil, görerek ve bilerek atılmış bir pastı.Yalnız bizim değerlendirme ölçümüz Serdar için pek olumlu şeyler içermiyor. Maç boyunca yapması gerekeni yapmanın bir artı fazilet olmadığına inanıyoruz. Zaten görevin o, sen fazladan takımın için ne yapıyorsun ? Bireysellikten, bencillikten kurtulup, taraftara şirin görünmek için rakiple didişmeyi ya da hakemi kandırmayı bırakıp, fantaziye kaçmadan, kendisi olan, yapması gerekeni ne kadar ve ne sıklıkta yapıyor Serdar, soru bu ? Serdar bu maçta biraz oynamaya çalıştı ya artık 3-5 ay daha bekleriz Serdar'ın birazcık oynaması için. Bu da sadece S.Özkan'ın değil Türk futbolunun temel sorunu galiba.

Görünen o ki bu Beşiktaş,bize şampiyon olabilmek için umut vaadediyor. Ve bizde bu yıl bu iş bitecek diyoruz. O kadar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder